Türkiye’nin finansal durumu, son yıllarda küresel ekonomik dalgalanmaların yanı sıra iç dinamiklerin de etkisiyle oldukça değişken bir seyir izlemektedir. Özellikle 2021 itibarıyla hızla yükselen enflasyon oranları, Türk Lirası’nın değer kaybı ve dış ticaret açığı gibi faktörler finansal dengeleri zorlamıştır. Merkez Bankası, enflasyonla mücadele ve fiyat istikrarını sağlamak adına faiz oranlarını sıklıkla güncellemiş, ancak bu politika değişikliklerinin enflasyon üzerinde beklenen olumlu etkiyi tam olarak sağlamadığı gözlenmiştir. Türk Lirası’nın değer kaybı, ithal ürünlerin maliyetini artırarak enflasyonu tetiklemiş, bu durum da özellikle gıda, enerji ve konut gibi temel ihtiyaç maddelerinde yüksek fiyat artışlarına yol açmıştır.
Türkiye’nin döviz kurları üzerindeki baskısı, büyük ölçüde dış ticaret açığına ve ithalata dayalı yapıya bağlıdır. Yüksek oranda ithalat bağımlılığı, özellikle enerji ve hammadde gibi kalemlerde dışa bağımlılığı artırmakta, bu da cari açığı derinleştirmektedir. Döviz kurlarındaki oynaklık, şirketlerin maliyetlerini öngörmesini zorlaştırarak özel sektörde finansal istikrarı tehdit etmektedir. Bu koşullar altında, Türkiye ihracat gelirleri ve turizm gelirleri gibi alanlardan döviz girdisi sağlamaya çalışsa da, küresel piyasalardaki belirsizlikler ve yüksek enerji maliyetleri finansal baskıları daha da artırmaktadır.
Öte yandan, Türkiye’nin finansal durumunu iyileştirmeye yönelik yapısal reform ihtiyacı gündemin merkezinde yer almaktadır. Bu reformlar kapsamında üretim ekonomisine geçiş, katma değerli ürün ihracatı, yerel enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve istihdam artırıcı önlemler önem kazanmaktadır. Ayrıca, yabancı yatırımcı çekmek amacıyla hukuki ve ekonomik güveni artırıcı politikaların devreye alınması gerekmektedir. Finansal istikrarı sağlamak için sürdürülebilir büyüme ve düşük enflasyon hedeflerine ulaşılması, aynı zamanda halkın alım gücünü yeniden iyileştirme ve toplumsal refahı artırma açısından da kritik önem taşımaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin finansal dengelerinin sağlanabilmesi için orta ve uzun vadeli planlarla ekonomik büyümenin sürdürülebilir kılınması gerekmektedir. İç tüketim, üretim kapasitesinin artırılması ve dış ticarette denge sağlanması, ekonomik kırılganlıkları azaltacaktır. Bu süreçte, maliye ve para politikalarının uyumlu bir şekilde uygulanması ve ekonomik istikrarı koruyacak adımlar atılması, Türkiye’nin finansal geleceğini güçlendirmek adına elzem görülmektedir.
Yukarıda ki yorumlarım tamamen teknik analiz kriterleri ve şahsi bakış açım ile yorumlanmasından ibaret olup, asla yatırım danışmanlığı kapsamında değerlendirilemez.
Haluk canberk